Fonksiyonel Tıp
Fonksiyonel Tıp Nedir?
Son yıllarda insan bedenine ve ruhuna bütüncül olarak bakan bir tıbbi yaklaşım tarzıdır. Asla deneysel, alternatif veya tamamlayıcı tıp ile karıştırılmamalıdır.
Hastalıkların kök nedenlerine, tetikleyici ve kolaylaştırıcı sebeplerine ve hücresel düzeyde fonksiyon bozukluklarına odaklanır. Tanı isimlerine çok takılmaz ve “problem nerede, neden ve nasıl başlamış” sorularını cevaplamaya çalışır. Bu soruların yanıtlanmasının ardından bütüncül olarak, çok yönlü ve kökten çözümler bulmaya çalışır.
Hücreye odaklanır. Hücre içi biyokimyasal olaylara, hücre içi ve karaciğerdeki detoks mekanizmalarına, bağışıklık sistemine, hormonal sisteme, sindirim sistemi ve özellikle bağırsaklara daha derinden bakar. Neredeyse klasik batı tıbbı yaklaşımından daha bilimseldir ve geniş bir bakış açısına sahiptir.
İnsan bedenini ve ruhunu bir bütün olarak görür ve algılar. İnsanları organlara ve sistemlere ayırmaz! Sadece görüneni değil, ardında saklanmış gerçeği arar…
Fonksiyonel Tıp Bakış Açısı ile Romatizmal Hastalıklar
Fonksiyonel tıbbın romatizmal hastalıklara yaklaşımı, sadece semptomları bastırmak yerine kök nedenlere ulaşmayı hedefler. Bağışıklık sistemi, bağırsak sağlığı, toksin yükü, stres yönetimi, hormonal denge gibi birçok farklı faktör bir arada değerlendirilir.
Fonksiyonel Tıp ile Tanışma Serüvenim
Beni uzun süredir tanıyan hastalarım var. Yaşadıklarımı ve tecrübelerimi anlattığım 2014 yılında basılmış KIRMIZI ALARM isimli bir kitabım mevcut. Bu kitabı okuyanlar da bilirler…
2007 yılında meme kanseri ile yüzleştim. Bu yüzleşme beni çok değiştirdi. Birçok şeyi sorgulamama neden oldu. Ailemde hiç kanser öyküsü yokken neden ben meme kanseri olmuştum? Bir yerde hata yapıyordum ama nerede?
Sonra araştırmaya başladım. Önce ruhsal sorgulamalar, kronik stres, içimde yük olan yaşananlar, çözemediğim düğümler, paylaşamadığım anılar derken biraz içimi dökebildiğim KIRMIZI ALARM çıktı ortaya… Ama yeterli değildi tabii… Aradan 3 yıl geçti, bir gün tesadüfen tiroid ultrasonu yaptırdım. Bir baktım yepyeni bir nodülüm var ve görüntüsü iyi değil… Hemen biyopsi ve ardından papiller karsinom tanısı ve tüm tiroid dokumun alınması olayı gerçekleşti.
Artık ciddi ciddi araştırmaya ve sorgulamaya başladım. Her iki aile köklerimde kimsede kanser yoktu ama bende on yıl arayla iki farklı kanser türü ortaya çıkmıştı…
Kendimi hep sağlıklı, enerjik hisseden bir insandım. İyi ve sağlıklı beslendiğime inanırdım. Çocukluğumdan beri spor da yapardım. Gerçi çalışma hayatım sürecinde spordan uzaklaşmıştım. Artık nadir zamanlarda fizik aktivite yapıyordum.
Uyku düzenime çok dikkat ederdim ve hatta uykuya düşkündüm ama asistanlık dönemindeki üç günde bir tutulan nöbetler, sabaha kadar uyanık kaldığım ve ertesi gün yoğun tempoyla devam ettiğim günler ve İstanbul’da köprü trafiğine yakalanmadan karşıya geçme telaşlarım yüzünden son dönemler uykularım da sağlıklı ve yeterli değildi.
Çalışma hayatımda yaşadığım zorluklar, ayak oyunları nedeniyle kronik strese maruz kaldığım uzun dönemler olmuştu.
Okudum, araştırdım, hayatımı gözden geçirdim. Beslenmeyle ilgili araştırmalar yaptım. Yolunda gitmeyen ve optimal olmayan koşullarımı fark ettim. Beslenme ile ilgili yaptığım okumalar sırasında romatizmal hastalıklarda beslenmenin önemini fark ettim. Zaman içinde hastalarıma beslenme bilgileri de vermeye başladım. Okudukça farkındalığım arttı. Gözlemledim. Gözlemledikçe bakış açım değişti. Daha fazla araştırmaya başladım. Fikirlerimi ve okuduklarımı doktor arkadaşlarımla paylaştım. Ve bir gün üroloji uzmanı bir arkadaşım benim anlattıklarımın fonksiyonel tıpla benzerliğinden bahsetti. Heyecanlandım ve hemen fonksiyonel tıp hakkında araştırmalara başladım, Türkiye’deki uygulayıcılarıyla iletişime geçtim.
El yordamıyla doğru yolu bulmaya uğraşırken Fonksiyonel Tıp ile tanıştım. İşte aradığım buydu!
Okudukça mutlu oldum, heyecanlandım, yeniden kendimi üniversite öğrenciliğimin ilk yıllarındaki gibi hissettim. Evet gerçekten öyle… İlk üç sınıfta gördüğümüz temel bilgileri hatırlayarak ve fonksiyonların bozulmasının nasıl sonuçlanabileceğini gördükçe aradığımı bulduğuma inandım. Kronik stresin bağışıklığı nasıl etkilediğini ve insanı hasta ettiğini fark ettikçe kafamda ışıklar yandı. Önemsiz olarak gördüğümüz vitamin ve minerallerin eksikliğinde hangi fonksiyonların bozulduğunu ve nasıl yakınmalarla karşımıza çıktığını anladım.
Şimdiye kadar uyguladığımız “yakınmaların şu tanıyı söylüyor, bunun da ilacı bu” diyerek reçete yazmanın ne kadar sığ bir bakış olduğunu fark ettim. Daha bir zevkle okudum, eğitimlere katıldım. Hem kendime hem de hastalarıma daha bütüncül bakabilmeye başladım ve yepyeni bir tarz geliştirdim. Bütün eski ve yeni bilgilerimi sentezledim. Eski ve yeni bilgilerimle ilaçları, destek tedavileri kombine ettim. Tedavilerime ruhsal destek ve beslenme değişimini ekledim. Tamamen kişilere özel bir tedavi metodu geliştirdim. Sonuçlarını aldıkça mutlu oldum. Hastalarımdan gelen geri dönüşler giderek daha da olumlu olmaya başladı. Ve gerçekten kendimi GERÇEK BİR HEKİM olarak hissetmeye başladım.
